grandpashabet giriş bahiscom giriş deneme bonusu veren siteler casinositeleri.co cappadocia tours
gaziantep arçelik kayseri evden eve nakliyat firmaları istanbul evden eve nakliyat istanbul evden eve nakliyat
Elite World
Arnica
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN
reklam

Şekib Avdagiç’tan Gıda etiketine ‘su ayak izi’ yazılsın önerisi

Yayınlanma Tarihi : Google News
Şekib Avdagiç’tan Gıda etiketine ‘su ayak izi’ yazılsın önerisi
reklam

İnsan faaliyetleri ve tüketilen her türlü ürün, mal ve hizmetin üretimi için doğrudan veya dolaylı olarak çok fazla miktarda su tüketiyoruz.  Öte yandan nüfusta üretimde ve tüketimde meydana gelen hızlı artış, toplam su tüketimini önemli ölçüde artırmış durumda.  Son yıllarda ülkemizde yağış yetersizliği ve bilinçsiz su tüketimi sebebi ile kuraklık alarm veriyor.  Su ayak izinin seviyesini olabildiğince düşük tutmak ve sürdürülebilir bir su tüketim dengesi kurmak için gerekli adımları atmak ise büyük önem taşıyor.

Peki üzerinde düşünmemiz gereken önemli bir kavram olan su ayak izi için ne yapmalı? İşte bu konuda farkındalığı arttıracak açıklama İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç’dan geliyor.

Bir kişinin üç öğün yemekte tükettiği gıdaların üretimi için kullanılan ortalama su 7 bin 500 litreyi bulduğunun altını çizen İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, elektrikli cihazlarda enerji tüketimi sınıflandırmasına benzer şekilde, gıda ürünlerinin etiketlerinde de yeşil, mavi, gri renklerle su ayak izinin belirtilmesinde büyük yarar olduğunu vurguluyor.

İşte Başkan Avdagiç’in açıklamaları;

Gıda ürünlerinin etiketlerinde su ayak izinin belirtilmesinin çok doğru bir uygulama olacak. Böylesi bir uygulama, tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi ve sürdürülebilirliğin gözetilmesi bakımından önemli bir işlev görebilecektir.

Küresel gıda fiyatlarının Mart 2022’den bu yana aşağı yönlü bir seyir izlese de pandemi öncesi seviyesinin hala yüzde 30 üzerinde kalmaya devam ediyor. Çatışmaların, iklim şoklarının ve COVID-19’un da tetiklediği krizin ve Ukrayna’daki savaşın; gıda, enerji ve gübre maliyetlerini yukarı çekmesiyle etkisini artırarak sürdürüyor.

BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre, salgın öncesinde 53 ülkede 135 milyon civarındaki insan akut gıda güvensizliği ve gıdaya erişim risk altında iken, bu sayı bu yıl 79 ülkede 345 milyona yükseldi

Artan nüfus, değişen tüketim alışkanlıkları, iklim krizi, su kaynaklarının azalması, hızlı kentleşme, kırsaldan kente göç gibi etkenlerin tarımsal üretim üzerindeki baskısını acilen azaltmanın yolunu bulmak zorundayız.

Sulama altyapısının güçlendirilmesi, özellikle stratejik ürünlerde kendi kendine yeterlilik oranının artırılması, Sera Organize Tarım Bölgelerinin kurulması gibi kritik başlıkların ele alındığı yol haritası elimizde. Tarım ve Orman Bakanlığı ve TÜİK’in başlattığı Genel Tarım Sayımı da bu vizyona yönelik atılacak ilk ve en doğru adım oldu. İşletme bilgisi, hayvan sayısı, arazi bilgisi gibi akla gelen tüm tarımsal verilerin kayıt altına alınması planlı tarım ve hayvancılık politikalarımıza yön verecek. Şimdi tek tek bu adımları hayata geçirecek eylemlere odaklanmalıyız.

Türkiye, son yıllara kadar tarımda “Kendine Yeten Ülke” konumunu koruyarak bir yandan da ihracatı arttırmayı hedefliyor. Ancak salgın, Rusya-Ukrayna savaşı, kuraklık ve sürdürülebilirlik kaygılarıyla bu tablonun son dönemde ithalat bağımlılığına doğru evrilmeye başladı.Pek çok ülke aynı tablo ile karşı karşıya.

Ancak pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı, kuraklık ve sürdürülebilirlik kaygılarıyla bu tablonun son dönemde istemediğimiz şekilde ithalat bağımlılığına doğru evrilmeye başladığını görüyoruz. Pek çok ülke aynı tablo ile karşı karşıya. İşte tam da bugün harekete geçmeye ihtiyacımız var. Geleceğin teknolojilerini, stratejik ürünlerdeki arz güvenliğini ve dolayısıyla etkin bir tarımsal planlamayı devreye almalıyız. Geleceğin stratejik sektörlerinden biri olan tarım Türkiye’nin doğal olarak avantajlı olduğu bir alan. Bu avantajımızı kullanmak ülkemizi gelişmiş ülkeler ligine çok daha hızlı taşıyacaktır.

Türkiye; tarım, gıda ve içecek sektöründe bu yılın ilk 7 ayında 14.5 milyar dolarlık ihracat yaptı. 2023’ün ilk 7 ayında ihracatımızın yüzde 13’ü buğday, ayçiçeği ve fındıktan oluşuyor. Yine 7 ayda ithalatımız ise 14.1 milyar dolar. Geçen yılın tamamındaki ihracatımız ise 25 milyar dolar seviyesinde olmuştu. Potansiyelimizin 25 milyar dolardan çok daha fazla olduğu muhakkak. Anuga’da da bu potansiyelimizi dünyaya gösteriyoruz.

Küresel ısınmaya bağlı iklim krizi, kuraklık ve su kaynaklarının hızla tükenmesi dikkate alındığında, mevcut tablonun sürdürülebilir olmadığının açıkça görüyoruz.

Dünyanın 10 büyük tarım üreticisinden biri konumundaki Türkiye’nin de bu alanda önemli bir sınavla karşı karşıya bulunduğunu biliyoruz. Besbelli ki, bundan böyle gıda ürünlerinin ticaretinde fiyatla birlikte, hatta giderek fiyat yerine, sürdürülebilirlik kriterlerini gözeten rekabet unsurlarının, bu yöndeki ihtiyaçlara uygun olarak, öne çıktığını göreceğiz.

 

reklam

YORUM YAP

Demet Kalendergil TÜM YAZILARI
reklam

DÖVİZ KURLARI

  • Dolar DOLAR
    ALIŞ SATIŞ FARK
  • Euro EURO
    ALIŞ SATIŞ FARK
  • Sterlin İNG. STERLİNİ
    ALIŞ SATIŞ FARK
  • Frang İSV. FRANGI
    ALIŞ SATIŞ FARK
  • Kanada Doları KAN. DOLARI
    ALIŞ SATIŞ FARK
  • Çeyrek Altın ÇEYREK ALTIN
    ALIŞ SATIŞ FARK
  • Gram Altın GRAM ALTIN
    ALIŞ SATIŞ FARK
  • Bitcoin BITCOIN
    FİYAT DEĞİŞİM
reklam

DÖVİZ ÇEVİRİCİ

  • Satış
    Alış