Hızla artan borçlanma politikasının madalyası, bugün Bakan Şimşek tarafından takıldı. Ne büyük gurur !
Bakan Şimşek Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; “Ülkemizin dış kaynağa erişimi artarken finansman maliyetleri düşüyor. Hazinemiz 2032 vadeli 1,75 milyar dolar tutarındaki tahvil ihracını başarıyla tamamladı. 4 katına yakın talebin geldiği ihraçta ABD tahvilleriyle getiri farkı 4,5 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Türkiye’nin risk priminin son 1 yılda benzer gelişmekte olan ülkelerden olumlu ayrışması uyguladığımız politikalarla artan öngörülebilirliğin sonucudur.” sözlerine yer verdi.
Kıt kaynaklar sorunu ve kaynakların mevcut kullanımı arasındaki dağılımı ölçmeye çabalayan “iktisat” biliminin bile çoğu zaman kelimeleri kifayetsiz kalırken, ekonomi bakanımız vatandaş üzerinde retorik sanatını kullanmaya yeminli. Sayın Bakanın retoriği sağlayabilmesi için üç temel öge gerekli: Bir söylemci, bir dinleyici ve bunların düşündüklerini ve görüşlerini iletebilmelerine aracılık eden bir dil.
Şimdi soralım vatandaş olarak kendimize; söylemci var, dinleyici var, aracılık eden dil de var. Etkilendik mi? Hem de çok !
Markete gittiğimizde gözümüze çarpan ilk şey temel ihtiyaçlarınız mı? Etiket fiyatı mı? Yoksa kırmızı kurdelelerle çevrilmiş indirim yazısı mı? Temel ihtiyaçlarımız sadece ekmek ve su mu? Yoksa ekmek ve su kelimelerine sarılmış sosyal ihtiyaçlarımız mı? Alışveriş yaparken bile güvende hissedemiyoruz artık kendimizi. Her geçen gün pahalılaşan hayat şartları, kısıtlanan mutfak masrafları, lamba açmaya korkar olduğumuz akşamlar.. Bu uzun zamandır süregelen akşamların sabahlarını beklerken, Sayın Bakanımızın dış borç övgülerine sarılmak iyi gelir belki. Dış borç ve tabanda kalan retorik sanatı bir kenara.. Sarılmak sakinleştirir, rahatlatır ve güven verir. Her şeyi bir kenara alıp, geçirdiğimiz bu zor günlerde Türkiye insanına yakışır şekilde birbirimize sımsıkı sarılalım. Malum.. Biz sarılmayınca araya “Dış borçlarımı da aldım geldim” itemli bir kafa beliriyor aradan.
Şaşırmayalım.