Cinsiyet ayrımcılığından başlayarak uçsuz bucaksız bir ayrışma yaşanıyor günümüzde. Vizyonsuz siyaset ile kontrolden çıkan toplum davranışları, yaşamımızı mantık çerçevesi dışına çıkarıp telafisi mümkün olmayan çatışmaların içerisine sürüklüyor.
Masum olan kelimelerin algı yönetimi için kullanıldığı, yorumlandığı hatta yok edici bir silah haline geldiğine şahitlik ediyoruz.
Gelişmiş ülkelerde yöneticiler, toplum geleceğini etkileyen kararları alırken eski yöntemlerin yerini inovatif zeka ürünü stratejilerin alması gerektiğini anladılar. Teknoloji kullanımının ve dijitalleşmenin yaşamın hemen hemen her alanına hakim olması, ÜST AKIL ile yönetilmeye zorlanan toplumlarda huzursuzluk, ORTAK AKIL ile katılımcı yönetimi tercih eden toplumlarda ise sağlıklı ekosistem ortamı oluştuğu gözlenmektedir. Devletlerin yönetim rejimlerini de bu iki başlık altında değerlendirmek gerekiyor: ÜST AKIL ile yönetim şekli, ORTAK AKIL ile yönetim şekli.
Devlet yönetim şekillerinde başarı ve gelişmişliğin asıl belirleyici kriteri sürdürülebilirliktir. Aşağıda sıralanan belli başlı yönetim şekilleri, ülkelerin gelişmişlik seviyeleri ve tarihsel uygulanmaları incelendiğinde ÜST AKIL yönetimleri kısa sürede yıkıma uğramış ve siyasi, ekonomik hatta askeri bağımsızlıklarını kaybettikleri sonuçlar ortaya çıkmıştır:
Cumhuriyet
En yaygın yönetim şeklidir. Ülkemizin de içerisinde olduğu CUMHURİYET, ORTAK AKIL ile yönetimin hakim olduğu ve kendimizi şanslı görebileceğimiz bir rejim türüdür. Egemenlik belli bir zümreye değil devlet yetkililerini belirleyen halka aittir.
Militarizm
Askeri yönetim şeklidir. Sorunların çözümünde ordu gücü belirleyicidir. Darbe dönemlerinde devlet yönetimi militarizm anlayışla hareket eder.
Monarşi: Birleşik Krallık ve Norveç’in de aralarında bulunduğu ülkelerde örneklerine rastlanılan yönetim şeklidir. Günümüzde sembolik olarak kalsa da, adına ‘Anayasal Monarşi’ dense de kral ve kraliçe unvanları kullanılmaktadır.
Komünizm: Özel mülk edinme hakkının olmadığı ve ortak mülkiyet hakkı esasına dayanan sınıfsız toplum düzenidir. Uygulamada siyasi ve ekonomik düzeni devlet sağlar. Küba halen bu yönetim şeklini benimseyen nadir ülkelerdendir.
Teokrasi
Yönetim otoritesi olarak dini kuralların benimsendiği devlet biçimidir. Suudi Arabistan, İran ve Vatikan teokrasi ile yönetilen ülkeler içerisinde sayılabilir.
ORTAK AKIL yönetiminde ısrar eden ülkelerin şeffaflık, hesap verebilirlik, eşitlik ve adalet kavramlarının altını dolduran politikaları benimsemeleri başarılarındaki en önemli kilometre taşlarıdır. Israr diyorum, çünkü ORTAK AKIL da ısrar edilmezse ilk sorgulama yapıldığında ve itiraz edildiğinde yapılması istenilen faydalı işlerde ilerlemek mümkün olmaz. Suistimallere ve sabotajlara açık hale gelen yapı, sorumluluk almayı engeller. İşte burada eşitlik ve adaletin devreye girmesi gerekir. Bu sağlandığında sürekli iyileştirmenin de önündeki engelleri kaldırmış olursunuz. Tersi durumda ise yap/boz düzeniyle sürekli kaynaklarınızı ve egemenliğinizi tüketirsiniz.
Oysa kendi adına başkalarının kararlar verip uyguladığı ÜST AKIL yönetimlerinde ki toplum davranışları incelendiğinde, bambaşka bir tablo karşımıza çıkıyor. Biat eden bireyler sorumluluklarının sınırlı tutulması ve asgari ihtiyaçlarının karşılanması karşılığında egemenlik haklarından hemen vazgeçmeyi kabul eder duruma gelmektedir.
ORTAK AKIL yönetiminin başarısı EŞİTLİK ve ADALET kavramlarının esnetilmeden uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Bunun tersi örneklerin ortaya çıkması çatışma ortamını yaratır, yaratmıştır.
Daha çok çalışır ve okuryazarlık düzeyimizi artırırsak, dijital dönüşümün dijital yıkıma neden olacağı ülkeler arasından sıyrılıp fırsatları yakalayan ORTAK AKIL toplumlar seviyesine ulaşırız.
Cumhuriyet yönetimi üzerinde inşa edilen ORTAK AKIL ile kümelenme ekosisteminin sağlanması, bunun başarılmasında yolumuza ışık tutuyor. Cumhuriyet dönemi öncesinde başlayan ve Cumhuriyet Dönemi’nde başarılı uygulamaları ile gelişmiş ülke seviyelerinin üzerine çıkaran kümelenmede KOOPERATİFÇİLİK modeli örneğinin herkes tarafından incelenmesini öneriyorum. TARİŞ incirde, FİSKOBİRLİK fındıkta, MARMARABİRLİK zeytinde, TRAKYABİRLİK yağlı tohumlarda, PANKOBİRLİK ise pancarda üreticileri ve ülke ekonomisini tehdit eden unsurlardan korumak amacıyla önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Kooperatifler, ortak aklın hakim olduğu ve sorun çözme odaklı çalışıldığı dönemlerde temsil ettikleri alanlarda otorite olmayı başarmış yapılarıdır. Dijitalleşme ile neredeyse her alanda köklü değişimlerin yaşandığı günümüzde özellikle etik değerler ve tüketici hakları konularında her zamankinden daha fazla kooperatiflere ihtiyaç duyacağız.