Dünya genelinde her kişi yılda ortalama 79 kilogram gıdayı israf ediyor, bu da gıda güvenliği ve iklim değişikliği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Yaklaşık 733 milyon insanın açlıkla mücadele ettiği ve üretilen gıdanın üçte birinin çöpe gittiği bir dünyada, gıda kaybı ve israfı küresel bir kriz haline gelmiştir. Bu israf, sadece milli serveti değil, çiftçinin emeğini de boşa harcarken, çevreyi olumsuz etkiliyor ve sera gazı emisyonlarına neden olarak iklim değişikliğini hızlandırıyor.
BM Çevre Programı‘nın (UNEP) 2024 Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, dünya çapında üretilen gıdaların yaklaşık yüzde 20’si israf ediliyor ve bu da 1,05 milyar ton gıdaya karşılık geliyor. Ayrıca BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre, üretilen gıdanın yaklaşık yüzde 14’ü tedarik zincirinde kayboluyor ve bu kayıpların değeri yıllık yaklaşık 400 milyar Dolar olarak hesaplanıyor. Gıda kayıpları, özellikle taşımacılık, depolama ve işleme süreçlerinde yaşanıyor ve bu kayıplar, çevresel sürdürülebilirlik açısından ciddi tehditler oluşturuyor.
Gıda israfı aynı zamanda küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 10’unu oluşturuyor. Çöpe dönüşen gıdalar çürüdükçe sera gazı salıyor, bu da küresel ısınmayı tetikliyor. Bu nedenle, gıda israfının azaltılması hem çevresel hem de iklimsel sorunları çözmede kritik bir rol oynuyor.
FAO’nun hedefi, 2030 yılına kadar gıda kaybı ve israfını yarı yarıya azaltmak. Bu doğrultuda, sürdürülebilir gıda üretimi ve tüketimi için farkındalık yaratmak büyük önem taşıyor. Gıda israfının önlenmesi, açlıkla mücadelede etkili bir yöntem sunarken, doğal kaynakların korunmasına da katkı sağlıyor.
Araştırma sonuçlarına göre insanların yaklaşık yarısı gıda alışverişlerinde ihtiyacından fazlasını alıyor ve bu da tarımsal ürünlerin üçte birinin ziyan olmasına yol açıyor. Bu duruma dikkat çeken Işılay Reis Yorgun, “Toplumun artan gıda talebine yanıt verebilmek ve güvenli gıdaya erişimi sağlamak için bireysel alışkanlıklarımızı değiştirmeli, aile ve toplumsal bilinci güçlendirerek gıda kaybı ve israfını en aza indirmeliyiz. Özellikle, tabağımıza yiyebileceğimizden fazla yemek almak israfı artıran başlıca etkenlerden biridir. Bu bilinçle, Reis Gıda olarak 1994 yılından bu yana tüm ürünlerimizde ve yemek kitaplarımızda ‘Çocuklarımıza tabağında yemek bırakmamayı öğretelim’ mesajını paylaşmaktayız,” ifadelerini kullandı.
Sürdürülebilir üretim ve tüketim döngüsünü kurabilmek için her birimize önemli sorumluluklar düşüyor. Gıda kaybı ve israfını önlemek, geleceğimizin gıda güvenliğini sağlamada hayati bir öneme sahip. Bu doğrultu da Reis Gıda olarak, sürdürülebilirlik ilkesini benimsemekte ve gıda kaybını önleme çabalarına büyük önem vermekteyiz. 2019 yılında “İsraf Etmeyelim, Yaşamı Eşitleyelim” projemizle gıda israfını azaltma ve kaynakları daha etkin kullanma hedefiyle çalışıyoruz. 2020 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) desteği ile hayata geçirilen “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” projesinde gıda atığı ve israfının azaltılması için toplumsal farkındalık kampanyasında yer aldıklarını söyledi. 2021 yılından beri Reis Gıda olarak Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) tarafından yürütülen 10x20x30 “Gıda Kayıpları ve Atıkları ile Mücadele Girişimi“ne 10x20x30 Gıda Kayıp ve Atıklarını Azaltma Hareketi projesinde katkı sağlamaktayız. Bu girişim, 2030 yılına kadar gıda kaybı ve atığını yarı yarıya azaltma konusunda taahhütte bulunmaya davet etmesine dayanmaktadır.
İş süreçlerimizin her aşamasında sürdürülebilirlik ilkesini benimseyerek doğal kaynakların korunması ve gıda güvenliğinin sağlanması için çaba gösteriyoruz. Reis Gıda olarak, topluma ve çevreye duyarlı bir şekilde faaliyet göstermeye devam edeceğiz.