

Perakende sektörünün önemli buluşması Perakende Günleri, bu yıl 24’üncü kez kapılarını açtı. Gıda dışı ve gıda perakendesinden, e-ticarete birçok paydaşın yer aldığı etkinlikte ana başlık fiyat istikrarına yönelik çözüm önerileri oldu.
“Perakendenin Geleceğini Şekillendirmek – Müşteriyi ve Teknolojiyi Kucaklamak” ana teması ile gerçekleştirilen etkinliğin basın toplantısında konuşan Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Yönetim Kurulu Başkanı Alp Önder Özpamukçu ‘’Türkiye’de organize gıda perakendesi, 2024 itibarıyla 1 Trilyon TL’yi aşan büyüklüğüyle perakende sektörünün en dinamik alanlarından biri. Ancak bu dinamizm sadece rakamlarla değil; tedarik zincirinden tüketici alışkanlıklarına, dijitalleşmeden regülasyonlara kadar her alanda büyük bir dönüşümle şekilleniyor. Bu dönüşüm içinde; hepimizin temel ihtiyacı olan gıdayı tüketiciyle buluşturmak, farklı ince ayarlamaları da gerektiriyor. Bu nedenlerle gıda perakendesinde mesele sadece ürünü satmak değil; ürünü doğru üretmek, zamanında ulaştırmak ve bu süreci sürdürülebilir şekilde yönetmek.
Gıda perakendesinin raflarında gördüğümüz her ürün, aslında uzun bir tedarik zincirinin sonucu. Bu zincirin en başında ise tarım yer alıyor. İşimizin yüzde 80’ini tarım ve hayvancılık ürünleri oluşturuyor.
Türkiye gibi dört mevsimi yaşayan ve büyük bir tarımsal potansiyele sahip bir ülkede, bu zincirin en başını güçlendirmek zorundayız. Tarımsal üretici fiyat endeksinde geçen yıl yüzde 60,77 ve bu yıl yüzde 27,50 yıllık artış yaşadık. Bununla bağlantılı olarak gıda enflasyonu, genel enflasyon üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor. Bu artışı frenlemek sadece son tüketici fiyatlarını kontrol edebilen biz perakendecilerin yönetebileceği bir süreçten çıkmış durumda.
Raflarda fiyat istikrarı sağlanmak isteniyorsa, bunun temeli tarlada atılıyor. Türkiye, verimli toprakları ve zengin iklim çeşitliliği ile tarımda büyük bir potansiyele sahip. Ancak bu potansiyelin perakendeye yansıması, sadece üretimle değil; planlama, teknoloji kullanımı, lojistik ve sürdürülebilir destek politikalarıyla mümkün.
Tarımda girdi maliyetlerinin yüksekliği -ki geçen yıl yüzde 50, bu yıl yüzde 30 yıllık artış yaşanmış-, su kaynaklarımızın verimsiz kullanımı, iklim değişikliği ve genç nüfusun tarımdan uzaklaşması gibi yapısal sorunlar, hem arz güvenliğini hem de fiyat dengesini doğrudan etkiliyor. Bu da perakende sektöründe belirsizliklerin yönetimini zorlaştırıyor.
FİYAT DALGALANMALARININ ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ
Fiyat dalgalanmalarının önüne geçmenin yolu, tarım ve perakendenin kopuk değil, entegre bir sistemle çalışmasından geçiyor. Sözleşmeli tarım modelleri, yerel üreticiyle doğrudan bağ kurmak, gıda tedarik zincirinde verimliliği artırmak ve israfı azaltmak gibi uygulamalar, bu entegrasyonun temel taşları.
Bu entegrasyonun kurulması ve özellikle tarımın güçlendirilmesinde siyasi iradeye de önemli rol düşüyor. İyi niyetli bireysel girişimler veya bölgesel başarıların tüm sistemi düzeltmesi beklenmemeli. Devletin; tüm sistemi planlayan, yöneten, destekleyen ve sürdürülebilirliği esas alan bir aktör olarak hareket etmesi gerekiyor. Tarımın 5-10 yıllık planlama yapılabilecek, hükümetlerden bağımsız stratejik bir alana çekilmesi gerekiyor.
Bugün tüketicinin raflarda aradığı şey sadece ürün değil; güven, süreklilik ve makul fiyat. Bu da ancak tarım ve perakendenin omuz omuza çalışmasıyla sağlanabilir. Güçlü bir tarım, sadece kırsalda değil, şehirdeki market raflarında da istikrar yaratır.
Organize gıda perakendesinde tarımın öneminden ve yapılabileceklerden bahsettikten sonra diğer önemli paydaşlarımıza da kısaca değinmek isterim.
DİJİTAL KANALLAR SEKTÖRDE ELZEM HALE GELDİ
Biz perakendeciler de işimizi nasıl büyütebileceğimizi planlıyoruz. Paydaşlarımızdan aldığımız geri bildirimler yönümüzü belirliyor. Tüketiciler, sürdürülebilir uygulamaları olan markaları tercih ettiğini söylüyor. Gıda atığını azaltmak, yerel üreticileri desteklemek ve çevreci ambalaj kullanımı artık rekabet avantajı yaratıyor. Karbon ayak izi hesaplamaları ve raporlamalar, sektörün ajandasına hızla girmeye başladı.
Dijital kanallar artık tamamlayıcı değil, oyunun kurallarını belirleyen temel bir unsur haline geldi. Mağaza kavramı dijitalleşme ile beraber yeniden tanımlanıyor. Online alışveriş, market sektöründe artık bir lüks değil, bir zorunluluk. Türkiye’de online gıda alışverişi %92 büyüyerek 144,3 milyar TL’ye ulaştı, hızlı teslimat (q-commerce) modeli büyük şehirlerde standart hale geldi. Perakendecilerin büyük çoğunluğu, önümüzdeki 2 yıl içinde dijital altyapı yatırımlarını artırmayı planlıyor.
Veri ve yapay zeka, yönümüzü belirlemekte en büyük aracımız haline geldi. Raf optimizasyonu, dinamik fiyatlama ve müşteri analitiği alanında yapay zekâ tabanlı sistemlerin kullanımı artıyor. Perakendeciler, veri sayesinde hem stok yönetiminde israfı azaltıyor hem de müşteri deneyimini kişiselleştiriyor.
Sonuç olarak, güçlü bir üretimi ve tedarik zincirini arkasına alan, tüketicisini doğru okuyan ve yatırımlarını sürdürülebilir hale getiren perakende işletmelerinin başarılı olacağını, hem de ülke ekonomisine fayda sağlayacağını söylememiz mümkün.
Bersay İletişim Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Arın Saydam’ın moderatörlüğünde gerçekleşen basın toplantıda ayrıca Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel, Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkanı Nuri Şapkacı, Zincir Mağazalar Derneği (ZMD) Başkanı Serhan Tınastepe, Taklitle Mücadele Derneği (TMD) Başkanı Selçuk Güzenge, Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği (ETÜDER) Başkanı Melih Şahinoz ve E-Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Başkanı Hakan Çevikoğlu da söz alarak perakende sektörüne yönelik değerlendirmelerde bulundu.