grandpashabet giriş bahiscom giriş deneme bonusu veren siteler casinositeleri.co cappadocia tours
gaziantep arçelik kayseri evden eve nakliyat firmaları istanbul evden eve nakliyat istanbul evden eve nakliyat
Elite World
Arnica
DOLAR 38,9320 % 0
EURO 44,0664 % -0.01
STERLIN 52,5166 % 0
FRANG 46,9909 % 0.03
ALTIN 4.126,45 % 0,08
BITCOIN 110.990,29 2.696
reklam

Elektrikli araçlar ve enerji depolama geleceği şekillendiriyor

Yayınlanma Tarihi : Google News
Elektrikli araçlar ve enerji depolama geleceği şekillendiriyor
reklam

IFAT Eurasia 2025 ile eş zamanlı düzenlenen Piltech Zirvesi, enerji depolama ve batarya teknolojilerinde Türkiye’nin geleceğini masaya yatırdı. Uzmanlar, bilgi ve enerjinin geleceğin en stratejik kaynakları olduğuna dikkat çekerken, sektördeki dönüşümün hız kazanacağı mesajı verildi.

IFAT Eurasia 2025 ile eş zamanlı olarak düzenlenen Piltech Zirvesi, enerji depolama teknolojileri, elektrikli araçlar ve çevre dostu altyapı çözümleri etrafında şekillenen dönüşüm sürecini gündeme taşıdı. Zirvede düzenlenen panellerde konuşan sektör temsilcileri, şarj istasyonlarından batarya yatırımlarına, karbon düzenlemelerinden yapay zekâya kadar geniş bir yelpazede değerlendirmelerde bulundu. Elektrikli araç sayısının hızla arttığına işaret eden katılımcılar, bu alandaki gelişimin sadece ulaşım değil, çevresel sürdürülebilirlik açısından da kritik bir dönemece girdiğini vurguladı.

“ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ ÖNE ÇIKACAK”

Toplantının moderatörlüğü üstlenen Türkiye’de İş Dünyası dergisi Genel Yayın Yönetmeni Celal Toprak, “Bugün burada çevre teknolojileri her yönüyle ele almak adına buluştuk. İş dünyasından çok önemli konuklarımız var ve her biri konuyu kendi cephesinden değerlendirecek. Fuarda da gördüğümüz üzere çevre teknolojileri oldukça önemli ve önümüzdeki dönemde de öne çıkacak konular arasında. Çevreyi teknolojiyi kullanarak kirlettik, şimdi yine teknolojiyi kullanarak toparlamaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

“ELEKTRİKLİ OTOMOBİL SAYISI MAYIS AYI İTİBARIYLA 230 BİNE YAKLAŞTI”

Elektrikli araç teknolojileri ve şarj altyapısı alanında Türkiye’nin öncü firmalarından Orge Enerji Elektrik Taahhüt AŞ – Elektrikli Araç Teknolojileri Başkanı Ahmet Birleştirici, sektörün mevcut durumuna ve gelecek öngörülerine ilişkin önemli açıklamalarda bulunarak sektör tecrübesini ve Türkiye’deki gelişim sürecini bizimle paylaştı. Elektrikli araç teknolojileri alanında yaklaşık 18 yıllık bir birikime sahip olduğunu dile getiren Birleştirici, bugün sektörde yer alan bir kısım üreticinin bu alana yönelmesinde az veya çok bir katkısı olduğuna dikkat çekti. Birleştirici, Türkiye’nin şarj istasyonlarıyla tanışma sürecini şu sözlerle özetledi:

“Şarj istasyonlarıyla ilk kez ekibimle Münih’te karşılaştık. Fuarda gezerken bu cihazları tipik bir redresör mantığı olarak değerlendirdik, o sırada görüştüğümüz Mennekes firmasının yetkilisi bunun bir şarj istasyonu olduğunu belirtmesiyle birlikte Türkiye’ye dönerek ekibimle birlikte şarj istasyonlarının Ar-Ge’sine başladık. O dönem Türkiye’de şarj edilebilecek bir araç bulamadığımızdan, testlerimizi yapabilmek amacıyla bir ATV aracını elektrikliye çevirdik. Üretime hazır hale gelip bunu çeşitli Fuar ve yayınlarda sergilememizi müteakip Amerikalı ünlü bir otomotiv üreticisi ile şarj desteği konusunda karşılıklı bir anlaşma sürecine girdik. İspark firmasına ilk toplu satışı gerçekleştirdik. Yine 2013 yılında trafolu DC 50 kW şarj istasyonunun denemelerini yaparak belki de ülkemizdeki ilk hızlı şarj istasyonunu kullanıma açtık. Bu yıllarda Türkiye’de elektrikli araç şarj altyapısında profesyonel bir sektör oluşmaya başladı. Bugün geldiğimiz noktada, şarj istasyonları sadece enerji sağlayan cihazlar değil; yazılım ve iletişim altyapısıyla donatılmış akıllı cihazlar haline gelmiştir.” Birleştirici, Türkiye’de elektrikli araç ve şarj istasyonu sayısındaki artışa da dikkat çekerek şunları söyledi: “2000’li yılların ortalarında sadece bir elin parmakları kadar araçla başlayan bu dönüşüm, bugün 230 bine yaklaşan elektrikli otomobil sayısına ulaşmış durumdadır. Bununla beraber ticari kullanımda 29 binin üzerinde soket, aktif olarak hizmet veriyor. Bireysel şarj üniteleri de eklendiğinde toplamda 100 binin üzerinde soket altyapısı Türkiye genelinde kullanılmaktadır. Bugün elektrikli araç sahibi olmak, ortalama 2 milyon TL’lik bir yatırım anlamına gelse de, bu bedelin çok üzerinde bir aracın konforu satın alınmaktadır. Bunun yanında Yakıt ve Servis masraflarındaki ekonomi, Elektrikli Araç sahiplerine büyük bir avantaj sağlamaktadır. Vizyoner bir bakışla hem ekonomik, hem çevresel etkileri değerlendirdiğimizde elektrikli araç satışlarındaki artışla beraber 2026 yılı ve sonrasında Şarj istasyonu sayısının çok daha güçlü bir ivme kazanacağına inanıyorum.”

“GELECEK BU ALANDA”

Elektrikli araçların ne kadar yeşil olduğu konusunda endişeleri olduğunu dile getiren Erin Motor Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Şahin, “Otomobil üretiminden bertarafına kadar gelen total emisyona baktığınız zaman çevreye olan etkileri hala biraz tartışmalı noktada. Ama tartışmasız olan bir şey var ki artık içten yanmalı motorların otomotiv sektöründeki yeri bitmiş durumda. Özellikle binek araçlarda 10 sene sonra hiçbirimiz bunları konuşuyor olmayacağız. Ticari araçlarda da ivme biraz yavaşlamış olsa da yeni teknolojilerin gelişmesiyle beraber araçlarımızdaki tekerleri döndüren motorlar elektrikli olacak. Avrupa’daki çalışmalarda şunu görüyoruz, hala gidilecek çok yol var. Gelecek bu alanda. Sadece biraz süre meselesi var” şeklinde konuştu.

Bu konuda ekonomik açıdan Türkiye’yi bekleyen tehlikeye de değinen Şahin, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Avrupa’nın komşusuyuz ve hepimiz Avrupa’ya ihracat yapıyoruz. Ancak ne yazık ki Avrupa bu oyunda geride kaldı. Türkiye’nin ekonomik olarak bu alanda atacağı adımlar oldukça önemli. ‘Eğer Avrupa daralırsa, otomotiv sektörü Avrupa’ya ürün satamadığı takdirde alternatif pazarlarda nasıl yer bulabilir?’ sorusu önemli. Bu anlamda BYD ve Cherry’nin yaptığı yatırımların önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin geleceğin elektronikte olduğunu görüp adımlarını da bu yönde atması gerektiğini düşünüyorum.”

“EN ÖNEMLİ KONULAR BİLGİ VE ENERJİ”

Teknoloji ve e-Devlet konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan, Çepneli Holding Yönetim Kurulu Başkanı Saadettin Çay konuşmasının başında, e-devlet danışmanı olarak bürokratlık yaptığı dönemde Biyometrik Kimlik, e-Bildirge, e-İstihdam gibi projelerin tasarlanması ve hayata geçirilmesinde katkı ve emeği olduğunu ifade ederek, bunlar gibi projelerin toplumsal hayatımıza sağladığı kolaylıklardan bahsetti. Katılımcılara ve dinleyicilere, teknolojinin gelişimi konusunu farklı bir perspektiften geçmişten geleceğe bir ufuk turu yaptıran Saadettin Çay konuşmasında; “İnsan oğlu, tarihin 100 bin yıllık sürecinde avcı-toplayıcılıktan tarım toplumuna geçti. Yerleşik hayat ile birlikte bilginin depolanması, yani kayıt edilmesi başladı. Gelişmeler bir sonraki nesillere aktarılabildi. Sonraki 10 bin yılda Sanayi Devrimi yaptık. Enerjiyi depolamayı ve kontrol etmeyi öğrendik. 1900’lü yılların başlarında insanlık için uçmak hayalken, 50 yılda Jet motorları ile ses hızına çıkıp, sonraki 20 yılda ise Ay’a gidebildik. İnsanlık tarihini değiştiren teknolojiler iki temel parametre ile şekillenmiştir: bilgi ve enerji. Her ikisinin de kontrol edilebilmesi, depolanması insanlık tarihinin en önemli gayesi haline gelmiştir. Kontrol altına alınan bilgi ve enerji her zaman iyilik getirmemiş, bazen de tarihte büyük yıkımlara sebep olmuştur. Hemen aklınıza Atom bombası gelecek, ama Atom bombasından bin kat daha ölümcül ve dünyayı bin yıl geriye götüren bir teknoloji de var. Moğol İmparatoru Cengiz Han’ın dünyayı tarumar etmekte kullandığı atlı askerlerinin üzerinde kolay manevra yapabildiği, hareket halinde Yay, Kılıç ve Mızrak kullanıp ölümcül bir makine haline gelmelerini sağlayan Üzengi! Statik enerjinin, dinamik enerjiye insan gücü ile kolayca çevrildiği, Asya steplerinden, Avrupa’nın uçlarına kadar Moğol işgalini sağlayan basit, demirden veya deriden bir alet. Atom bombasından bin kat daha tehlikeli, bin kat daha ölümcül bir teknolojik alet” ifadelerini kullandı.

Bilgi ve enerjinin insanlığın temel yükselme ve ilerleme sebebi olduğunu bir kez daha vurgulayan Çay, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Bugün cebimizdeki telefonlar, masa üstü bilgisayarlarımız, hatta USB belleklerimiz bile Gigabyte seviyesinde. Çalışma Bakanlığı Danışmanlığı yaptığım dönemde, Türkiye’deki ilk 1 Terra Byte seviyesindeki Sabit Diskin alımını yaptırmıştım. Çok uzak değil, 2004 veya 2005 yılıydı. Yani 20 sene önce. O gün 1metrekareye sığan, 1 Terra Disk kabini ile koskoca bir binadaki tüm elektronik veri depolama sistemlerimize veda etmiştik. Bugün cebimizdeki USB Bellekler bile GigaByte seviyesinde. Bizim gibi 1990 yıllarda üniversite eğitimi alanlar iyi hatırlarlar Bizim Nesil 64K neslidir. O zamanlar meşhur Comodore64 vardı. Bilgi ve Enerji birbirini tetikleyerek o kadar hızlı bir şekilde ilerliyor ki, On binlerce yıl günlere, Onlarca yıl milisaniyelere dönüyor. 1980’lı yıllarda internetle birlikte Dijital Çağ’a da geçmiş olduk. Dijital Çağ kendini çok hızlı tüketti ve bugün yeni bir Çağ’ın kapısındayız. Yapay zekâ ile şimdi zamanı, mesafeyi ve enerjiyi On bin-yüz bin belki milyonlarla çarpa, yani hızlandırma zamanının eşiğindeyiz. Ülkemizin, üniversitelerimizin, sanayicilerimizin ve gençlerimizin bu yeni çağa hazırlıklı olması lazım. Zira bugüne kadar bildiğimiz her şey ya çok anlamsız ya çok basit ya da çok ilkel olacak”

“PROJELER ARTARAK DEVAM EDECEK”

Aksa BESS Satış Müdürü Fatih İskit ise konunun rakamsal boyutunu ele alarak, “Bizler şebeke ölçeğinde enerji depolama sistemleri konusunda çalışıyoruz. Nisan 2025’de TEİAŞ verilerine göre şu an ülkemizin kurulu gücü 118.3 gigawat civarında bunun Nisan 2025 itibarıyla 23 gigawatı yaklaşık GES’lerden ve 13 gigawatı da RES’ten oluşmakta. Aslında depolamanın ihtiyacı en başta burada ortaya çıkıyor. Şu anda Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve Bloomberg NEF’in verilerine göre 2024’te globalde Rusya, Çin ve ABD ülkeleri başta olmak üzere 175 gigawatt saat dünyanın farklı yerlerinde şebeke ölçeğinde devreye alınmış depolama tesisleri mevcut. Bu sene sonu itibarıyla da tahmini olarak 230-240 gigawat saatlere ulaşması bekleniyor. Ülkemizde de şebeke esnekliğini destekleme kapsamında, şebeke ölçeğinde 34.5 gigawat saat kadar depolama önlisansı dağıtıldı. Bu projeler de bu yıl itibarıyla ve önümüzdeki yıl artacak şekilde yapılmaya başlandı” dedi.

“ENERJİMİZ YOKSA HAYATIMIZ YOK”

Konuyu farklı bir perspektif getiren Ekizoğlu Yapı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı & Gayrimenkul ve İnşaat Platformu Başkanı Mustafa Ekiz, “Biz sektör temsilcilerinin ürettiği ürünleri hayatımıza nasıl daha fazla adapte ederizin mücadelesini veriyoruz. Enerjimiz yoksa hayatımız yok demektir. Türkiye’de yılda 400-450 bin konut üretiliyor. Bunu konutlara nasıl adapte ederiz diye muhakeme edip bakanlık ve bürokrasi nezdinde bir farkındalık oluşturmak istiyoruz. Bunu platformumuz aracılığıyla sektör temsilcilerini ulaştırmak istiyoruz. Geçtiğimiz hafta Berlin’de bir ekonomi forumundaydım. Şöyle bir sözle başladılar; ‘Önümüzdeki bin gün içerisinde hayatına yapay zekâyı dahil etmeyen firmalar geride kalacak.’ Yapay zekâyı firmaların hayatına dahil etmek sizlerin işi. Bize düşen ise bunları pazara nasıl sunarız? Bu noktada üstümüze düşen ne varsa her konuda destek vermeye hazırız. Daha az değil, nitelikli üretim yapmalıyız. Artık aldığımız tüm projelerimizde yeşil binalar yapmaya çalışıyoruz.”

“HER 10 ARAÇTAN İKİSİ ELEKTRİKLİ”

HASİAD Başkan Vekili Ali Bakaner ise, elektrikli araçların hızlı bir şekilde hayatımıza girmeye devam ettiğini dile getirdi. Sözlerine rakamlarla devam eden Bakaner, “2024 yılının Aralık ayında her 10 araçtan 2 tanesi elektrikli araçtı. Avrupa Birliği ülkelerinde ise bu rakam yüzde 13.6’ya ulaşmış durumda. Bu kapsamdaki yatırımlar hızla devam ediyor. Ülkemizde batarya teknolojilerini 1 milyar Dolar civarında yatırım yapılmış. 2024 yılında batarya ihracatımız 48 milyar Dolar’a ulaşmış ve bu rakam önceki yıllara oranla yüzde 3 artış göstermiş” diye konuştu.

Sınırda karbon düzenlemesine tabii tutulan sektörlere ilişkin görüşlerini de paylaşan Bakaner, “Alüminyum, Çelik, Kimya, Çimento ve Gübre sektörünün 2026 yılından itibaren sınırda karbon düzenlemesine tabii tutulacak. Eğer hazırlık yapmaz ve gerekli çalışmaları yürütmezsek çok ciddi bir risk altındayız. Dolayısıyla bunları tam anlamıyla gerçekleştirebilmek adına süreye ihtiyacımız var.”

reklam

YORUM YAP