İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi kasım ayında ‘21’inci Yüzyılın Yüksek Teknoloji ve Yeşil Ekonomiye Dayalı Sanayisini Oluşturmak İçin Devlet-Özel Sektör İşbirliğini Geliştirmenin Önemi’ ana gündemi ile toplandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın katıldığı toplantıda, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Türkiye’nin uzun vadeli geleceğini güçlü bir şekilde dizayn edebilmek için 21’inci yüzyıla özgü ‘Girişimci Devlet Paradigması’ eşliğinde mutlaka farklı ve güçlü yatırımlara ihtiyacı var. Kaynaklar doğru ve verimli kullanılmalı. Bizler ülke olarak en önemli kaynak aktarımını, Türkiye’nin yarınlarını oluşturacak, katma değerler verecek, döviz yaratacak, nitelikli istihdam yaratacak olan sanayi yatırımlarına yoğunlaştırmalıyız. Ayrıca yeşil girişimlerin gelişimi konusunda kaynak ve finansman açığı sorunu da henüz çözülebilmiş değil. Bu bağlamda sürdürülebilir finansmanı destekleyecek ve yeşil yatırım ortamını güçlendirme konusunda kamunun üstleneceği öncü ve yol gösterici rol de son derece değerli olacaktır.” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Son 20 yıl içerisinde dünyanın yıllık büyüme performansı ortalama yüzde 3,6 seviyelerinde gerçekleşti. Türkiye ise aynı dönemde yıllık ortalama yüzde 5,4 büyüdü. Yani küresel büyümenin aşağı yukarı yüzde 1,8 puan üzerinde bir ortalama ile ilerleme kaydetti. Son üç yıla baktığımızda ise küresel büyümenin yüzde 7 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Türkiye ise aynı dönemde yüzde 20’ye yakın bir büyüme yaşadı. Ekonomik büyüme açısından güçlü bir görünüme sahibiz. Bu süreçte düşük-orta gelirli ülkelerden orta-yüksek gelirli ülkeler kategorisine yükseldik.” diye konuştu.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısı ‘21’inci Yüzyılın Yüksek Teknoloji ve Yeşil Ekonomiye Dayalı Sanayisini Oluşturmak İçin Devlet-Özel Sektör İşbirliğini Geliştirmenin Önemi’ ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda düzenlendi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz konuk olarak katıldı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘KÜRESEL BÜYÜMENİN 1,8 PUAN ÜZERİNDE İLERLEME KAYDETTİK’
İSO Meclis toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Son 20 yıl içerisinde dünyanın yıllık büyüme performansı ortalama yüzde 3,6 seviyelerinde gerçekleşti. Türkiye ise aynı dönemde yıllık ortalama yüzde 5,4 büyüdü. Yani küresel büyümenin aşağı yukarı yüzde 1,8 puan üzerinde bir ortalama ile ilerleme kaydetti. Son üç yıla baktığımızda ise küresel büyümenin yüzde 7 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Türkiye ise aynı dönemde yüzde 20’ye yakın bir büyüme yaşadı. Ekonomik büyüme açısından güçlü bir görünüme sahibiz. Bu süreçte düşük-orta gelirli ülkelerden orta-yüksek gelirli ülkeler kategorisine yükseldik.” dedi.
Siyasi belirsizlik ve politika belirsizliği olmak üzere iki tür belirsizlik sayılabileceğini ve belirsizliğin olduğu yerde ekonomik aktivitenin zayıflayacağını vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi: “Türkiye’ye baktığımızda, geçtiğimiz Mayıs ayı ile birlikte siyasi belirsizliğin sona erdiğini görüyoruz. Hazırladığımız ve kamuoyuna sunduğumuz Orta Vadeli Program ile birlikte politika belirsizliğini de ortadan kaldırdık. Para politikalarımızda sağladığımız güncelleme ve yapısal dönüşüm konusunda irademizi ortaya koyarak, belirsizliği azaltmayı ve öngörülebilirliği artırmayı hedefliyoruz. Böylelikle daha sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin zeminini hazırlıyoruz.” Yılmaz büyümenin kaynakları ile ilgili olarak da, “Büyüme denilen hadisenin farklı kaynakları olabilir. Tüketim ağırlıklı da büyüme sağlanabilir, üretim ağırlıklı da. Orta Vadeli Program’da tasarladığımız büyüme ise tüketim yerine yatırım ve ihracat ağırlıklı bir büyüme. Bu büyüme ile dezenflasyonist politika ile uyumlu bir şekilde ekonomimizi büyütmemiz mümkün. Amacımız, istikrar içinde, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme gerçekleştirmek.” ifadelerini kullandı.
YENİLİKÇİ FİNANSMANIN ÖNEMİ ORTAYA ÇIKIYOR
Türkiye’nin büyük hedefleri olan bir ülke olduğunu ifade eden Erdal Bahçıvan, “Daha hızlı ve daha kaliteli bir ekonomik büyüme, toplumsal refahın artışı, bürokratik engellerin azaltılması, ihracatımızın artması ve daha nitelikli bir kompozisyona kavuşması sadece iş dünyamızın değil bu ülkede yaşayan herkesin ortak dilek ve beklentisidir. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yüksek teknoloji sanayi ürünlerini yüksek yerlilik oranı ile üretebilmesinin yolu; özel sektörü destekleyecek uzun vadeli, bütüncül ve akıllı politikalardan geçiyor. İşte bu noktada ‘girişimci devlet’ tezi eşliğinde özel sektör-devlet iş birliği ve üretim ekonomisini destekleyecek ‘yenilikçi finansmanın’ önemi ortaya çıkıyor. Girişimci devletten kasıt, geçmişteki devlet anlayışında olduğu gibi devletin her şeye hükmetmesi, her yerin patronu olması değildir. Geçmiş ezber ve ideolojileri dikkate almadan bu yüzyılın şartlarına uyan, özel sektörün tek başına altından kalkamayacağı yatırımlara öncülük ve kaynak sağlayan bir devlet anlayışını öne çıkarmaktır.” dedi.
KAYNAKLAR VERİMLİ KULLANILMALI
Büyümenin pek çok şeyin anahtarı olduğunu dile getiren Erdal Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak onu başlı başına soyut bir amaç olarak tanımlamak, günümüzün sorunlarını açıklamaya ve çözmeye yetmiyor. Geldiğimiz noktada ekonomik büyümenin, ‘yüzde kaçtan’ ziyade ‘nasıl’ sorusuyla birlikte tartışılması gerekiyor. Eğer daha temiz bir çevre, daha nitelikli istihdam, daha yüksek refah sağlamayacaksa ne kadar hızlı büyüdüğümüzün ne önemi var? Altını çizerek vurgulamak isterim ki, yüksek büyüme başlı başına ‘hedefin kendisi’ olmamalı, dijitalleşme, yeşil dönüşüm, teknolojik ilerleme gibi olguların bir çıktısı olarak gerçekleşmeli. Çünkü tüm bunlar, 21. yüzyılda kapsayıcı ve istikrarlı büyüme hedefinin olmazsa olmazları. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, bu girişimci devlet anlayışının hiç kuşkusuz en önemli boyutlarından biri de teknoloji odaklı, yeşil ve kapsayıcı büyümenin finansmanı. Zira gelişmiş ülkelerle aramızdaki makası daraltabilmek için hem fiziki hem de beşeri anlamda büyük çaplı sermaye yatırımlarına ihtiyacımız var. Özellikle yeşil girişimlerin gelişimi konusunda ortada büyük bir ihtiyaç ve potansiyel olmasına rağmen kaynak ve finansman açığı sorunu henüz çözülebilmiş değil. Bu bağlamda sürdürülebilir finansmanı destekleyecek ve yeşil yatırım ortamını güçlendirecek kurumsal düzenlemelerin hayata geçirilmesi için, kamunun ve kamuya ait finansman kurumlarının üstleneceği öncü ve yol gösterici rol de son derece değerli olacaktır.”
Türkiye’nin uzun vadeli geleceğini güçlü bir şekilde dizayn edebilmek için 21’inci yüzyıla özgü ‘Girişimci Devlet Paradigması’ eşliğinde mutlaka ve mutlaka farklı ve güçlü yatırımlara ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Erdal Bahçıvan, “Kaynaklar doğru ve verimli kullanılmalı. İçinde bulunduğumuz dönem, kaynak sıkıntılarının herkes tarafından kabul edildiği bir dönemdir. Önemle vurgulamak isterim ki bizler ülke olarak en önemli kaynak aktarımını, Türkiye’nin yarınlarını oluşturacak, katma değerler verecek, döviz yaratacak, nitelikli istihdam yaratacak olan sanayi yatırımlarına yoğunlaştırmalıyız.” dedi.
SANAYİNİN FİNANSMANI KONUSUNA DENGELİ YAKLAŞILMALI
Türk sanayisinin rekabet gücünü destekleyecek bütün yapısal politikaları ve sektörel stratejileri hayata geçirmenin en önemli koşullarından birinin, sağlıklı, sürdürülebilir bir makro-finansal istikrar ortamının tesis edilmesi olduğunu kaydeden Erdal Bahçıvan, “Bu açıdan ülkemizin en acil ekonomik sorunu haline gelen enflasyonla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğine yönelik verilen mesajlar tüm kesimler açısından çok değerli. Büyüme pahasına enflasyon görüşü ülkemizin yararına değil. Bu görüşü asla kabul etmemeliyiz. Söz konusu mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için, ekonominin sağlıklı işleyişi açısından hayati önem taşıyan kamu maliyesi ve bankacılık sistemi gibi alanlarda da akılcı ve tutarlı politikaların hayata geçirileceğine, böylece büyümenin yüksek olduğu kadar nitelikli ve sürdürülebilir bir zemine oturtulacağına da inanıyoruz. Önümüzdeki süreçte fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesis edilmesi için gerekli adımlar atılırken, diğer yandan üretim hayatımızın bu süreçten olumsuz etkilenmemesi adına sürecin mutlaka ‘sanayinin finansmanı’ hususunu da gözeten dengeli bir yaklaşımla yürütülmesi gerektiğinin de altını çizme ihtiyacını hissediyorum.” dedi.