

Şennur Enginler yazıyor…
Gastronomi denince akla sadece yemek geliyor, değil mi? Yeni tatlar keşfetmek, lezzet peşinde koşmak, farklı mutfakları denemek… Evet, bunların hepsi birer keyif ama bazen sadece midemizi doyurmanın peşinde koşuyormuşuz gibi bir izlenim yaratıyoruz. Oysa insan sadece fiziksel açlığını değil, ruhunun açlığını da gidermeli. Peki, ruhumuzu nasıl doyurabiliriz? Bence bunun en güzel yollarından biri, doyasıya gülmek.
Tıpkı güzel bir yemeğin damakta bıraktığı tat gibi kahkaha da ruhumuzda iz bırakır. Açken yediğiniz o ilk lokmanın verdiği mutluluk gibi, uzun zamandır doya doya gülmediğinizde de bir kahkaha patlatmak insana tarifsiz bir rahatlama hissi verir. Günlük hayatın koşturmacasında, stresin içinde kaybolduğumuzda, midemizi düşündüğümüz kadar ruhumuzu da beslememiz gerektiğini unutuyoruz. İşte tam da bu yüzden, kendime küçük bir iyilik yapıp, uzun zamandır ihmal ettiğim kahkaha açlığımı gidermek için bir komedi gösterisine gitmeye karar verdim.
Bir Stand-Up Gösterisi: Canerce ile Kahkaha Dolu Bir Gece
Geçtiğimiz hafta, henüz yeni sahne almaya başlayan Caner Karataş’ın ! Canerce isimli kişilik gösterisine gittim. Aslında gösteriye gitmeden önce biraz tereddütlüydüm. Çünkü son zamanlarda izlediğim birçok komedi içeriği beni ancak hafif bir tebessüm ettirebiliyordu. Gerçekten kahkaha atarak güldüğüm, gözümden yaş getiren bir an yaşamadığımı fark ettim. “Acaba bu da öyle mi olacak?” diye düşünmeden edemedim. Ancak gösteri başladığında tüm bu düşüncelerimin yersiz olduğunu anladım.
Caner Karataş, sahneye adımını attığı anda, daha ilk cümlesiyle seyirciyi yakaladı. Onun o doğal hali, sıcak tavırları ve Karadeniz’in kendine has mizahını yansıtan anlatımı, hepimizi kısa sürede içine çekti. Öyle bir samimiyeti vardı ki sanki bir gösteri izlemeye değil de, eski bir arkadaşımızın anlattığı komik anıları dinlemeye gelmişiz gibiydi. Karadeniz insanının neşesini, doğallığını ve en önemlisi de kendisiyle dalga geçebilme yeteneğini sahneye taşımıştı.
Karadeniz’in insanı zaten kendi içinde ayrı bir mizah kaynağıdır. Orada yaşayanlar için hayatın en sıradan anları bile fıkra gibi gelişir. Caner Karataş’ta de bu hikâyelerin en ilginçlerini, en absürt olanlarını derleyip kendi üslubuyla seyirciye sundu. Sahnedeki enerjisi öyle yüksekti ki, izlerken kendinizi kaptırmamak mümkün değildi. Bazen bir bakışı, bazen tek bir kelimesi yetiyordu salonu kahkahaya boğmaya.
GÜLMEK RUHUN EN GÜZEL GIDASI
Gösteri boyunca kendimi bıraktım ve uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yaptım: Katıla katıla güldüm. Öyle bir güldüm ki gözümden yaşlar geldi, mideme kramplar girdi. İşte o an fark ettim ki, kahkaha atmanın ne kadar özlediğim bir şey olduğunu unutmuşum.
Hayatın içinde, özellikle de yoğun bir tempoda koştururken, insanlar genellikle gülmeyi ikinci plana atıyor. Günlük rutinler, iş stresi, sorumluluklar derken, kahkaha bir lüks haline geliyor. Oysa gülmek, sadece anlık bir keyif değil, aynı zamanda bir ihtiyaç. Bilim insanları bile bunu kanıtlamış durumda. Gülmek stres hormonlarını azaltıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, mutluluk hormonlarının salgılanmasını sağlıyor. Kısacası, gülmek insanı gerçekten de iyileştiriyor.
Peki, neden bunu ihmal ediyoruz? Neden günlük hayatın içinde bu kadar ciddi olmayı, her şeyi ciddiye almayı bu kadar önemsiyoruz? Kendimize neden daha fazla kahkaha dolu anlar yaratmıyoruz? İşte Caner’in gösterisini izlerken bunları düşündüm. Çünkü o sahnede sadece komik hikâyeler anlatmıyordu; aslında bize unuttuğumuz bir şeyi hatırlatıyordu: Gülmek, insanın en temel ihtiyaçlarından biri.
KARADENİZ MİZAHININ TEMELİ DOĞALLIĞIN GÜCÜ
Karadeniz insanı mizah konusunda gerçekten farklı bir yere sahip. Çünkü onların esprileri yapay değil, yaşamın içinden gelen, samimi hikâyelerden oluşuyor. Gündelik hayatları, onların fıkralarını yaratıyor. Bir Karadenizlinin günlük konuşması bile başlı başına bir stand-up gösterisi gibi olabiliyor.
Caner’de bu doğallığı, sahneye taşıyan biri. Onun hikâyeleri, karadenizde yaşanan sıradan olaylardan besleniyor ama anlatım tarzı ve sahnedeki enerjisiyle onları unutulmaz hale getiriyor. Mesela, bir Karadenizlinin şehirde yaşamaya çalışırken başına gelenler ya da geleneksel Karadeniz düğünlerindeki absürt anlar Anlattığı her hikâyede kendimizden bir şey bulduk ve belki de bu yüzden gösteri bu kadar etkileyiciydi.
Karadeniz insanının en güzel özelliklerinden biri de kendisiyle dalga geçebilmesi. Onlar için hayatın içinde komik anlar her zaman vardır ve bunları anlatmaktan çekinmezler. Kendilerini ciddiye almazlar, hayatın içindeki mizahı görmeyi bilirler. Belki de bu yüzden Karadeniz fıkraları asla eskimez, her zaman güldürmeyi başarır.
RUHUMUZU BESLEMEYİ UNUTMAYALIM
Gösteri bittikten sonra, salondan çıkarken içimde tarifsiz bir hafiflik hissettim. Sanki uzun süredir omzumda biriken tüm yüklerden bir anda kurtulmuşum gibi… İşte o an anladım ki, kahkaha gerçekten de ruhun gıdasıymış.
Biz hep bedenimizi doyurmanın peşinde koşuyoruz, farklı yemekler deniyoruz, gastronomiyi keşfediyoruz ama ya ruhumuz? Onu neyle besliyoruz? Gülmek, ruhumuzun en doğal besinlerinden biri ve bunu ihmal etmemeliyiz. Kendimize daha fazla kahkaha dolu anlar yaratmalıyız.
Bazen bir komedi filmi açıp izlemek, bazen sevdiklerimizle eğlenceli vakit geçirmek, bazen de benim yaptığım gibi canlı bir stand-up gösterisine gitmek… Seçenekler çok ama önemli olan, bunu bir öncelik haline getirmek. Çünkü gülmek sadece anlık bir eğlence değil, aynı zamanda bir ihtiyaç.
Eğer uzun zamandır şöyle içten bir kahkaha atmadıysanız, kendinize bir iyilik yapın. Hayatın ciddiyetini bir kenara bırakın ve biraz eğlenin. Ruhunuzun da beslenmeye ihtiyacı var, onu da kahkahalarla doyurun. Emin olun, size çok iyi gelecek!
Bol kahkahalı günleriniz olsun… sevgiyle !!